30 Ekim 2012 Salı

NE MUTLU ! MÜZİSYENİM





tarihtebugunbirseyoldu.blogspot.com


Merak ettiğim ilk konu şu: Müzik, ruhu besleyen, hatta ruhun gıdası olarak adlandırılan bir şeyken, neden müzisyenler ruhsal sorunlar yaşayan meslek grupları arasında en üst sıralarda yer alıyor?

Araştırmalar, sanatla uğraşan kişilerde, diğer meslek gruplarına kıyasla ciddi depresyon vakalarının on kat daha fazla olduğunu gösteriyor.

"Sebebi ne?" diye soruyorsunuz, değil mi? Aslında sebepleri öğrendiğimde, müzisyen olmaktan gurur duymamak elde değil.

İlk olarak, sanatla uğraşan insanların beyinlerinin sağ tarafını daha fazla kullandıkları ve beyinlerinin iki yarısının da diğer insanlardan farklı şekilde çalıştığı kanıtlanmış durumda.

Sağ ve sol beyin fonksiyonlarına bir göz atmak faydalı olabilir. Bu konuyu düşünürken, semavi dinlerde bahsedilen sağdaki iyilik melekleri ve soldaki kötülük melekleri aklıma geldi. Küçüklüğümden beri, "Neden böyle diyorlar?" diye düşünmüşümdür. Tesadüf müdür bilmiyorum ama, araştırmalar sol beynin daha maddi odaklı olduğunu ve sağ beynin ise insanı gerçekten insan yapan fonksiyonlara sahip olduğunu belirtiyor. Arkadaşlar, genellikle iyi taraftayız, merak etmeyin; ama diğer tarafı da kullanmayı çok iyi biliyoruz.



dickstrawser.blogspot.com



Sag Beyin Fonksiyonlari

·       Duygulari kullanmak
·       Butune yonelme
·       Hayali olaylar
·       Semboller ve goruntuler
·       Simdi ve gelecek
·       Felsefe ve Din
·       Soyut
·       Inanma
·       Takdir etme
·       Boyutsal algilama
·       Nesnelerin fonksiyonlarini bilme
·       Hayaller
·       Olasilik sunma
·       Dusunmeden yapilan
·       Risk alma
·       Muzik


blog.estudiominga.com


Sol Beyin Fonksiyonlari

·       Mantik kullanma
·       Detaya Yonelme
·       Kanitlanmis olaylar
·       Kelimeler ve Dil
·       Simdi ve Gecmis
·       Matamatik ve Fen
·       Somut
·       Bilgili olabilme
·       Tasdik etme
·       Duzensel ve kalipsal algilama
·       Nesnelerin isimlerini bilme
·       Temel gercekler
·       Strateji bicimleri    
·       Uygulanabilir
·       Guven
·       Analiz




Dikotik dinleme testleri, beynimizin sol tarafının müziğin ritmik ve zamansal boyutları ile nota gibi analitik yapıların algılanmasında oldukça önemli olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda, sağ tarafın perde, melodi ve armoninin algılanmasında önemli bir rol oynadığı belirtilmektedir.

Araştırmalar, müziğin beynin bellek, motor kontrol ve dil kullanımı gibi birçok alanını aktive ettiğini ispatlamıştır. Brain and Cognition dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre, müzik eğitimi alan kişilerin yaratıcı düşünme becerilerini, diğer insanlara göre daha iyi kullandıkları belirtilmektedir. Düşünme ve çalma sırasında beynin iki yarım küresindeki motor hareketlerinin aktif olması, bu durumun en iyi açıklaması olarak gösterilmektedir. Müzisyen olmak zeka gerektirir ve ya zekanızı geliştirmek istiyorsanız müzikle uğraşmaya başlayabilirsiniz.

Birçok müzik aletinde, iki el ve bazen de ayaklar aynı anda fakat farklı fonksiyonlarla eser içinde kullanılır. Notaları okurken, müzisyen birçok şeyi aynı anda düşünmek zorundadır. Örneğin, normal düzeyde bir eser çalan bir piyano öğrencisi, birden fazla görevi aynı anda yerine getirmek zorundadır.






1.      Sağ ve sol el notalarını ve ritmik yapılarını okuma

Parmak numaralarına dikkat etme.

Sol ve Fa anahtarlarında, iki farklı enstrüman gibi, iki değişik melodik ve armonik yapıyı takip etme. Ayrıca, Fa anahtarını sol anahtarına göre her zaman 2 ses yukarıdan ve 2 oktav aşağıdan

çalma becerisi.

Ellerdeki bağları ve ifade terimlerini (staccato, accent vb.) takip etme; yani bazı notaları kısa çalma, vurgu yapma veya değişik teknikler uygulama. Bu, her iki el için farklı olarak ve aynı anda yapılmalıdır.
İki el için bazen farklı konulan nüansları aynı anda görmek ve uygulamak.
Parça içinde iki el arasındaki nüans ve ritimleri bir denge içinde tutmak.
Parçanın hızını ve hız değişikliklerini kavrayarak aynı anda ellere aktarmak.
En sonunda, parçaya tüm bunları kullanarak yorum katmak.

Yukarıdaki tabloya bakıldığında, bu kadarının bile normal bir insanın işi olmadığı anlaşılabilir, özellikle de ortalama bir eser söz konusu olduğunda.

Araştırmacı Folley'e göre, müzisyenlerin beyinlerinde oluşan farklı ağlar sayesinde, beyinleri diğer insanlara göre çok daha farklı düşünme yeteneği geliştirmiştir. Ayrıca, müzisyenlerin algıları ve farkındalıkları çok yüksektir. Bilime ve insan hayatına dair yaklaşımları da diğer insanlardan farklıdır.

Farkındalığı yüksek olan insanlar, otomatik olarak diğer insanlara göre daha hassastır. Beyinlerinin sağ tarafını daha baskın kullanmaları nedeniyle, duygusallığı ve insanlığa dair her şeyi çok daha derinden yaşarlar. Hayat akışı içinde farkındalıkları ile birçok şeyi ayrıntılı olarak gözlemleyen bu insanlar, gözlemledikleri şeyleri enstrümanlarıyla anlatmaya çalışırlar. Dengeli yaşam şartlarına sahip olmayan müzisyenler, bazen bir rüzgara kapılmış gibi hissederler. Amaçları, müzik yapmak ile para kazanmak arasında oluşan bir girdap gibidir. Hayallerini, duygularını, yaratıcılıklarını, aşklarını, zamanlarını, kısacası kendi öz doğalarını, para denen kağıt parçası peşinde koşarken kaybeden müzisyenler, günümüzde diğer insanlara göre çok daha kolay psikosomatik ve psikolojik rahatsızlıklar yaşayabilmektedirler.

Evet, müzik ruhun gıdasıdır ve müzisyenler bu gıdanın veren elleridir. Yapılan araştırmalar, insan hayatı üzerinde birçok faydası bulunan müziği insanlığa ulaştıran bu insanların yaşadıkları derin hayat, her şeye rağmen başkadır. Bu başkalığın bir parçası olmak da ayrı bir güzelliktir.



Müzikle, sevgiyle kalın.

Deniz Baysal


‘’Müzik öyle bir denizdir ki, ben paçaları sıvadım hala içine giremedim.’’
 Dede Efendi










23 Ekim 2012 Salı

Müzik beyni nasıl etkiliyor ?

 


             





                                               https://my.vanderbilt.edu/musicandmind/files/2011/08/brain-with-music-from-Denise.jpg    





Aslında müzikle beyin arasındaki etkileşimi araştırma fikri, bugüne kadar duyduğum ve bizlere ulaşan birçok bilginin ne kadar doğru ve bilimsel olduğunu anlamak, ayrıca kendi içimdeki sorulara yanıtlar bulmak için ortaya çıktı. Bu bilgileri, bilimin çeşitli alanlarında yapılan araştırmalar, bilim insanlarının ulaştıkları sonuçlar ve konuya olan bakış açılarını, elimden geldiğince sizlere aktarmaya çalışacağım.

Öncelikle "Müzik, ruhun gıdasıdır." sözüyle başlamak istiyorum. Neden bu, herkesin aklına ilk gelen ve en çok kullanılan söz? Gerçekten müzik, ruhun gıdası mıdır, yoksa nasıl bir gıdadan bahsediyoruz? Üstelik, müzik eğer ruhun gıdasıysa, neden biz müzisyenler, en kolay ve sık ruhsal problemler yaşayan meslek gruplarından biriyiz? Acaba gıda, bizlere fazla mı geliyor?

Eminim sizlerin de kafasında birçok soru vardır ve bunların cevaplarını merak ediyorsunuzdur. İçinizden duyduğunuz bazı bilgiler karşısında, bunların ne kadar doğru olduğu konusunda kuşkularınız olabilir. Haklısınız. Günümüzde insanlar her konuda bilimsel kanıtlar istiyor. Geçmişte yaşayan pek çok önemli bilim insanı bu konuları araştırıp bazı sonuçları ortaya koymuş olsa da, bizler bilgisayarlarla ve görsel verilerle desteklenmiş sonuçları görerek inanıyoruz ve kuşkularımız biraz olsun azalıyor.

Şöyle başlığa baktığınızda, gizemli, karmaşık ve aynı zamanda ince nüanslardan oluşan, insanın ruhsal ve fiziksel yaşamında rol oynayan iki büyük konu görüyoruz: "Müzik ve Beyin."

Kaynaklar, müziğin ilkel kabilelerden bu yana insanların tedavi amacıyla kullanıldığını söylüyor. Müzisyenler ve büyücü hekimler, müzik ve dansı kullanarak hastaları bir trans ve hipnoz haline sokup yardım etmeye çalışmışlar ve bazı durumlarda da bu yöntemler faydalı olmuştur. Bu büyücü hekimlerin kullandığı bazı teknikler, günümüzde dünya çapında yapılan araştırmalar sonucunda yeniden aktarılmaya ve kullanılmaya başlanmıştır.

Bizim tarihimize baktığımızda, müziğin tedavi sürecinde etkin bir rol oynadığını görüyoruz. Anlaşılacağı üzere, bu alanda öncülerden biriyiz.

M.S. 834-932 yılları arasında yaşayan Türk bilgini Ebu Bekir Razi, melankoli üzerine yazdığı bir eserde şöyle demiştir: "... Melankolik hastanın mutlaka meşguliyetle tedavi edilmesi gereklidir. ... Melankolik hasta balık tutma veya avlanma gibi eğlenceli işlerle uğraşmalı, mümkünse çeşitli oyunlara alıştırılmalıdır; huyunu, ahlakını, davranışlarını beğendiği ve sevdiği kişiyle buluşup görüşmeli ve özellikle güzel sesle okunan şarkılar dinlemelidir."

Farabi (870-950), farklı makamların farklı rahatsızlıklar üzerindeki etkilerinden bahsetmiştir.


Rast makamı: İnsana neşe, huzur verir.
Rehavi makamı: İnsana sonsuzluk fikri verir.
Küçek makamı: İnsana  duyarlılık  verir.
Büzürk makamı: İnsana çekinme, sakınma duygusu verir.
İsfahan makamı: İnsana hareket kabiliyeti ve güven hissi verir.
Neva makamı: İnsana lezzet ve ferahlık verir.
Uşşak makamı: İnsana gülme hissi verir.
Zirgüle makamı: İnsana uyku hali verir.
Saba makamı: İnasana cesaret, kuvvet verir.
Buselik makamı: İnsana kuvvet verir.
Hüseyni makamı: İnsana sulh  sükunet, rahatlık verir.
Hicaz makamı: İnsana alçak gönüllülük verir.

 

    İlk okuduğunuzda biraz garip ve uçuk geliyor. Makamların veya dizilerin insan psikolojisini nasıl kolayca değiştirebildiği ve bazı rahatsızlıkların tedavisinde nasıl etkin rol oynayabileceği sorusu akıllara geliyor.

    Bu konularda değerli yerli ve yabancı bilim insanlarının araştırmaları neyse ki mevcut. Müzikle tedavinin hastalıkların tedavisinde kullanılmasıyla ilgili ilk araştırmaların M.Ö. 570 – 495 yıllarında yaşamış olan filozof ve matematikçi Pisagor (Pythagoras) tarafından yapıldığı ve bu fikrinin o dönemlerde uygulandığı kaynaklarca anlatılıyor. Ve yavaş yavaş, çekingen adımlarla da olsa, tıp dünyası bu tür araştırmalara yatırım yapmaya ve destek vermeye, hatta birçok konuyu bilimsel yollarla kanıtlamaya başlamıştır.

     Kanada McGill Üniversitesi profesörlerinden Dr. Daniel Levitin ve New York Tıp Fakültesi profesörlerinden yazar, nörolog Prof. Oliver Sacks, müzik ve beyin üzerine değerli araştırmalarını sürdürmektedirler. Türkiye'de de Dr. Oruç Güvenç, Dr. Adnan Çoban, Iowa Üniversitesi Çocuk Nörolojisi öğretim üyelerinden Dr. Bahri Karaçay, müzik ve beyin üzerine önemli araştırmalar yapmaktadırlar.

    Peki, müziğin insan beyni üzerindeki etkisini en basit şekilde nasıl anlayabiliriz? Cevap gayet kolay, hepimizin bildiği ve yaşadığı şeylerle başlıyor. Bu, annelerin bebeklerine söylediği ninnilerle başlıyor ve devam ediyor.

    Düşünün, bir müzikli ortama girdiğinizde birçok tanımadığınız insanın şarkıları bir ağızdan söylediğini, eğlendiğini, bazen de dertlendiğini görüyorsunuz. Askere gidenler hatırlar, çavuş eğitime çıkardığında herkes sanki son nefesini veriyormuş gibi yolun nasıl biteceğini düşünerek yola çıkar, ama birden uygun adımla şarkılar, türküler veya marşlar söylenmeye başlandığında 10 dakika önceki halinden eser kalmaz. Gittiğiniz tüm spor karşılaşmalarında yapılan tezahüratları dinleyin, hepsinde müzik vardır.

    Televizyondaki reklamları, filmleri, haber programlarında gösterilen olayların arkasındaki müziğin gücünü düşünün. Ya da bunların hepsini müziksiz düşünün, etkileri nasıl olurdu acaba? Müzik, sanki hepsine bir ruh, can katıyor. Peki, bunlar nasıl oluyor?

 
    Davranış Nörolojisi Uzman Doktor Gülüstü Kaptanoğlu, araştırdığım konuların nöroloji ile ilgili kısmında bizleri aydınlatmaktadır. "Müziğin algılanması ve üretimi, dile ilişkin süreçlere paralellik göstermektedir. Ayrıca, melodilerin beyinde işlenmesinde sağ hemisferin özelleştiği kabul edilmektedir. Bazı klasik parçaların dinletilmesiyle yapılan fonksiyonel görüntüleme araştırmaları, beynin duygulanım ve ödül/motivasyon ekseni olarak kabul edilebilecek bölgelerinde kan akımının arttığını göstermiştir.

    Etkileyici müzik eserlerini dinleme sırasında beyinde striatum bölgesinde artmış dopamin salınımı, yakın zamanda yapılan PET (pozitron emisyon tomografi) çalışmaları ile gösterilmiştir. Alzheimer hastalarında yapılan bir çalışmada, müziğin biyolojik ritmi düzenleyen melatonin seviyelerini artırdığı ve hastalara sükunet verdiği bulunmuştur. Kulağa güzel gelen müziğin serotonin salgısını artırdığını gösteren çalışmalar yapılmıştır. Pratik bir klinik çalışmada da, anestezi öncesi sakinleştirici bir ilaç olan midazolam'a kıyasla müzik dinlemenin daha sakinleştirici olduğu kanıtlanmıştır." Dr. Gülüstü Kaptanoğlu'nun bahsettiği gibi, müziğin hormonlar üzerindeki etkisi yapılan araştırmalar ile gün yüzüne çıkmaya başlamıştır. Yapılan tetkikler, özellikle FMR görüntüleme sistemleri, bu konularda bizlere çok önemli bilgiler sunmaktadır.
 
    Bir sonraki yazıda bu konulara değinmeye çalışacağım.

    Sevgi ve müzikle kalın.
 

    Deniz Baysal


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Popular Posts